Haziran24

YAĞMA SUÇU


    Yağma suçuna uygulamada ve halk dilinde gasp da denilmektedir ve malvarlığına karşı işlenen suçlar içerisinde en ağır ve en tehlikeli olanıdır. Bu suçta fail, bir malı almak için kişiye karşı cebir veya tehdide başvurmaktadır. Böyle bir saldırı kişilerin malvarlığı yanında, onların irade özgürlüğü ve beden bütünlüğü gibi kişisel değerlerini de ihlal ettiği için toplumda daha çok korkuya yol açmakta ve dolayısıyla diğer suçlara göre kamu düzenini daha fazla bozma riskini taşımaktadır. Nitekim yağma suçu, bu özelliği nedeniyle, malvarlığına karşı işlenen suçlar içerisinde en ağır cezalandırılan suç olmuştur.

    Bu özelliklere sahip olan yağma suçuna ilişkin düzenlemeye TCK’nın 148 ila 150. maddeleri arasında yer verilmiştir. Üç fıkradan ibaret olan 148. maddenin 1. fıkrasında konusu taşınır mal olan klasik yağma suçu tarif edilmektedir. İkinci fıkrada ise yağmanın bir türü olan senedin yağması yer almaktadır. Maddenin 3. fıkrasında ise cebir unsurunu genişleten bir tanıma yer verilmiştir. Kanunumuzun 149. maddesinde cezayı ağırlaştıran, 150. maddesinde ise cezayı hafifleten nitelikli haller düzenlenmiştir.

    Yağmanın klasik şekli TCK’nın 148. maddesinin 1. fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir: “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. Ayrıca “Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de yağma suçunda cebir sayılır” (m. 148/3).

    SUÇUN UNSURLARI 

SUÇUN KONUSU

    Mülga 765 sayılı TCK’nın 495. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen klasik yağma suçunun konusu, madde metninde “taşınabilir bir mal” olarak belirtilmişti. Yeni kanunda ise suçun konusunu belirtmek bakımından sadece “mal” sözcüğü kullanılmış, bunun taşınabilir nitelikte olması aranmamıştır. Ancak klasik yağma suçunun konusunu yalnızca taşınabilir mal oluşturur; taşınmazlar bu suçun konusunu oluşturmazlar. Esasen bu suçta tehdit ederek veya cebir kullanarak “teslime veya alınmasına” karşı koymamaya mecbur kılınan mal, ancak taşınır bir mal olabilir. Taşınmazların teslim edilmesi veya alınması söz konusu olamaz. Taşınmazlar, cebir veya tehditle zapt edilebilir, işgal edilebilir. Taşınmazların cebir veya tehditle işgal edilerek malikinin yararlandırılmaması halinde; bu suç değil, cebir (m. 108), tehdit (m. 106) ve hakkı olmayan yere tecavüz (m. 154) suçları oluşur.

    Suçun konusunu oluşturan taşınır mal, failden başkasına ait olmalıdır. Bir kimsenin, mülkiyeti kendisine ait olan bir malı başkasından zorla alması bu suçu oluşturmaz. Ancak malın mülkiyetinin medeni hukuk hükümlerine göre alıcıya geçtiği hallerde (örneğin taksitli satışlarda), alıcının bu maldan doğan borcunu ödememesi nedeniyle failin sattığı malı zorla geri alması halinde, fiil yağma suçunu oluşturacaktır.



FAİL

    Yağma suçunun faili herkes olabilir. Zira suçun kanuni tanımında fail olmak bakımından herhangi bir özellik aranmış değildir. Yağma suçu, faili bakımından özgü bir suç olmayıp, herkes tarafından işlenebilen, genel bir suçtur.

MAĞDUR

    Bu suçun mağduru da herkes olabilir. Mağdur, tehdit edilerek veya cebir kullanılarak bir malı teslime veya o malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınan kişidir. Cebir veya tehdide maruz kalan kişi ile alınan malın sahibi farklı kişiler olabilir. Bu durumda suçun mağduru malın maliki olmayıp, cebir veya tehditle mal üzerindeki zilyetliği kaldırılan kişidir.

FİİL

    Yağma suçunun fiil unsurunu, “cebir veya tehditle, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak” oluşturmaktadır. Başkasına ait bir malın cebir veya tehdit kullanılarak alınması halinde, yağma suçunun tipikliği gerçekleşmiş olur. O halde yağma suçu, araç ve amaç hareketlerden oluşan, çok hareketli bir suçtur.

    Suçun kanuni tanımında malın alınması dışında mağdurun malvarlığında bir zararın gerçekleşmesi veya failin aldığı maldan faydalanması aranmadığı için yağma suçu neticeli bir suç değil, sırf hareket suçudur. Hareketin gösterdiği özellikleri dikkate aldığımızda yağma suçunun; cebir veya tehdit hareketlerinden birisiyle malın alınması mümkün olduğu için hem çok hareketli hem de seçimlik hareketli; cebir veya tehdidin dışında bir hareketle malın alınması bu suçu oluşturmayacağı için de bağlı hareketli bir suç olduğunu söyleyebiliriz. Tehlike suçu-zarar suçu ayrımında ise yağma suçu zarar suçudur. Zira suçun konusu üzerinde icra edilen alma hareketi, suçun konusunu mağdurun zilyetliğinden çıkarıp failin zilyetliğine sokmaktadır.

    Kanunumuzda cebir (m. 108) ve tehdit (m. 106) genel ve tamamlayıcı nitelikte bir suç olarak ayrıca düzenlenmiştir. Ancak bu suçlar daha ziyade başka suçların işlenmesinde araç suç fonksiyonu görürler. Nitekim Kanunumuzda cebir ve tehdide birçok suçun unsuru veya nitelikli hali olarak yer verilmiştir.

CEBİR

    Cebir, kasten yaralama gibi, kişiye karşı fiziki güç kullanmaktır. Kasten yaralama (m. 86) suçunu oluşturmayan hareketler cebir sayılmayacaktır. Ancak cebir, kasten yaralamadan farklıdır; cebirde fiziki gücün kişiye karşı belli bir davranışta bulunmaya zorlamak amacıyla kullanılması gerekir. Kişi fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmalıdır. Yağma suçunda kullanılan cebir kavramı bakımından da bu tanımın esas alınması gerekir. Yağma suçunda cebrin amacı faili malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamaktır. Bu durumda yağma suçunda da cebirin en azından kasten yaralama boyutuna ulaşması gerekir.

TEHDİT

    Tehdit de cebir gibi, irade özgürlüğüne saldırıda kullanılan bir zorlama aracıdır. Tehdidin cebirden farkı, muhatap üzerindeki zorlama etkisinin hâlihazır bir haksızlıkla değil, gelecekte yapılacağı bildirilen bir kötülükle meydana getirilmesidir.     Tehdidin ne şekilde ve hangi araçla yapıldığının bir önemi yoktur. Tehdit sözlü, yazılı veya herhangi bir işaretle (örneğin kafa sallayarak, eliyle boğazını keseceğini işaret ederek, el yüz hareketleriyle) gerçekleştirilebilir; yeter ki, gerçekleştirileceği belirtilen kötülük mağdurun bilgisine ulaştırılsın. Mağdura kendisinden istenilen eşyayı vermediği veya eşyanın üzerinden alınmasına karşı koyduğu takdirde bir kötülükle karşılaşılacağının ima edilmesi halinde de tehdit söz konusu olabilir

    Kişinin her değerine yönelik tehdit yağma suçu bakımından elverişli hareket olarak kabul edilmez. Kişinin hayatına veya vücut bütünlüğüne zarar verileceği tehdidiyle bir malın alınması halinde, yağma suçunun oluşabileceği kabul edilmektedir.

MALIN ALINMASI

    Çok hareketli bir suç olan yağma suçunun oluşması için bir malın alınmasına yönelik olarak cebir kullanılması veya tehditte bulunulması yeterli değildir; bu araç hareketleri takiben malın alınması da gerekir. Yağma suçunda da alma, eşya üzerinde başkasının tek başına veya birlikte sahip olduğu zilyetliğe son verilmesi ve yeni bir zilyetliğin kurulması anlamına gelmektedir.

    Cebir veya tehdit mal alındıktan sonra kullanılmış ise yağma suçu oluşmaz. Bir başka deyişle, cebir veya tehdide ilk olarak malın alınmasından yani hırsızlık suçunun tamamlanmasından sonra ve alınan malın zilyetliğini korumak amacıyla başvurulması halinde “cebirle alma” ve dolayısıyla yağma suçu yoktur. Bu itibarla yağmada icbar araçları dediğimiz cebir veya tehdit ya almanın başlamasından önce, ya da en geç almanın tamamlanması anına kadar gerçekleşmelidir.

CEBİR VE TEHDİT İLE MALIN ALINMASI ARASINDA AMAÇSAL İLİŞKİNİN VARLIĞI 

    Cebir, tehdit ve malı almanın bir olayda birlikte bulunması, yağma suçunun oluşması bakımından yeterli değildir. Cebir veya tehdit ile malın teslimi veya alınması arasında bir bağın bulunması da gerekir.

    Yağma suçunda cebir ve tehdidin bir malın alınması amacıyla kullanılmasının bir sonucu da başka maksatlarla kullanılan cebir ve tehdidin etkisinden sırf yararlanmak suretiyle malın alınmasının yağma suçunu oluşturmayacağıdır. Örneğin failin, ırzına geçtiği mağdurun yanından ayrılırken boğuşma sırasında yere düşürdüğü çantasını alması, yağma suçunu oluşturmaz. Hatta bu olayda yerde yarı baygın vaziyette yatan mağdurun boynundaki kolyeyi çekip almak da yağma suçunu oluşturmaz. Buna karşın başlangıçta cinsel maksatla icra edilen cebir sonradan malın alınmasında da araç olarak kullanılırsa yağma suçu oluşur. Sözgelimi ırzına geçilen ve bitkin vaziyette bulunan mağdurenin çantası alınmak istenir ve mağdur çantasını vermemek için hamle yaptığı sırada failin saldırının tekrarlanacağını ima etmesi üzerine çantasını korumaktan vazgeçerse fiil yağma suçunu oluşturur.

    SENEDİN YAĞMASI SUÇU 

    Senedin yağması suçu TCK’nın 148. maddesinin 2. fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir: “Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir”. Bu suç bakımından da “mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi, yağma suçunda cebir sayılır”.

    Senedin yağması suçu ile 148. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen klasik yağma suçu arasındaki fark, suçun konusu ve amaç hareketler bakımından ortaya çıkmaktadır. Bu suçun konusunu bir kimseyi borç altına sokabilecek senet ile ileride böyle bir senet haline getirilebilecek bir kâğıt oluşturmaktadır. Yine maddenin 1. fıkrasından farklı olarak bu suçun amaç hareketleri de farklılık göstermektedir. Bu suç bakımından sadece bir senedi teslime veya fail tarafından alınmasına karşı koymamaya zorlamak değil, böyle bir senedi imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur kılmak şeklindeki hareketler de senedin yağması suçunu oluşturmaktadır. Bu konular dışında iki fıkra arasındaki diğer unsurlar benzerdir. Bu nedenle, burada sadece farklı noktalar üzerinde durulacaktır.

    SUÇUN UNSURLARI

SUÇUN KONUSU

    Bu suçun konusunu, kişiyi borç altına sokabilecek bir “senet” veya ileride böyle senet haline getirilebilecek “bir kâğıt” oluşturmaktadır.

    Senet, genel anlamda, bir kimsenin yazılı bir belgede açıkladığı irade beyanı demektir. Hukuki anlamı itibarıyla senet ise bir kimsenin kendi aleyhine delil teşkil etmek üzere hazırladığı veya hazırlattığı yazılı bir belgedir. Ancak yağma suçunun konusunu oluşturan senedin, mağduru veya bir başkasını “borç altına sokabilecek” nitelikte olması gerekir. Mağdura borç yükleyen veya faili borçtan kurtaran her türlü belge bu suçun konusunu oluşturabilecek nitelikte senettir. Hukuken geçerli olmakla birlikte, bir borcu doğurmak veya bir borçtan kurtarmak şeklinde malvarlığında bir zarar tehlikesi meydana getirmeyen ve fakat başkaca olayların delilini oluşturan senetler bu suçun konusunu oluşturmazlar. 

    Belirtmek gerekir ki, bu suçun konusunu oluşturan senedin bizatihi failin malvarlığında doğrudan bir azalma tehlikesi meydana getiren, yani imzalandığında faili bir borcun altına sokan veya alacağından vazgeçmesi sonucunu doğuran nitelikte olması gerekir. Faile imzalatılan belge, dolaylı olarak, yani sonuçları itibarıyla kişinin ekonomik durumunu kötüleştirebilecek bir nitelik taşıyorsa, bu belgenin imzalandığında borç doğurucu niteliğinden söz edilemeyeceğinden yağma suçu oluşmayacaktır.

FİİL

    Senedin yağması suçunun araç hareketlerini de cebir ve tehdit oluşturmaktadır. Bu kavramlar hakkında klasik yağma suçunda yapılan açıklamalar, bu suç bakımından da geçerlidir. Seçimlik hareketli bir suçtur. Cebir veya tehditle mağdurun kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi vermeye veya böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya ya da var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye mecbur edilmesiyle bu suç işlenebileceği gibi, ileride mağduru veya başkasını borç altına sokacak bir senet haline getirilebilecek bir kâğıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur etmekle de bu suç işlenebilir.

    Borç doğurucu “bir senedi vermeye” mecbur edilme hareketi, borçlusu mağdur veya başkası olup da daha önceden düzenlenmiş olan bir senedin verilmesini kapsadığı gibi, henüz düzenlenmemiş olan ve fakat cebir ve tehditle mağdura o sırada düzenlettirilen, yani imzalattırılan senetleri de kapsar. Borç doğurucu bir senedin alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak ise daha çok önceden mağdurun borçlusu olduğu senetlerin fail tarafından alınmasını ifade etmektedir. Bu iki hareketle, ilk fıkradaki amaç hareketler paralel niteliktedir. Var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir belge ise failin borçlusu bulunduğu bir senedi ödeme yükümlülüğünden kurtaran bir belgedir. Esasında böyle bir belge de faili senet borcundan kurtaran yeni bir senedin mağdura imzalattırılması demektir. Böylece fail ikinci belgeyle, borçlu olduğu ilk belgeyi hukuken geçersiz kılmaktadır. Bu üç hareket bakımından borç doğurucu bir senet suçun konusunu oluşturmaktadır. Buna karşılık, ileride senet haline getirilebilecek bir kâğıdı imzalamaya zorlamak hareketi bakımından ise suçun konusunu imzalı bir kâğıt oluşturmaktadır. Burada fail mağdura zorla açığa imza attırmaktadır. Bu kâğıdın üzeri fail tarafından sonradan doldurularak borç doğurucu bir senet haline getirilecektir. Kanun koyucu henüz senet haline getirilmiş olmasa da böyle bir tehlikeyi içeren boş bir kâğıda imza attırmayı senedin yağması saymaktadır.

    Var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur kılmak ise senedin fiziki varlığının fail veya mağdur tarafından ortadan kaldırılması suretiyle, faili borcunu ödemekten kurtaran veya mağduru alacağını tahsil etmekten yoksun kılan bir harekettir. Failin borcunu gösteren bir senedi yırtması, yakması, karalaması, boyaması, silmesi veya üzerine bir şey dökerek kullanılmaz hale getirmesi ya da tüm bunları mağdura yaptırması senedin yağması suçunu oluşturacaktır.

    NİTELİKLİ HALLER

    Yağma suçunun nitelikli halleri Kanunun 149. maddesinin 1. fıkrasında ve 150. maddelerinde düzenlenmiştir. 149. maddenin 1. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren, 150. maddede ise cezada indirim yapılmasını gerektiren nitelikli hallere yer verilmiştir.

    CEZANIN ARTIRILMASINI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER (M. 149)

Suçun Silahla İşlenmesi

    Yağma suçu genellikle silahla işlenen bir suçtur. Zira silahın varlığı mağdurun mukavemetinin kırılmasında çok büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Silahın mağdur üzerinde meydana getirdiği korkutucu 10 etkiden yararlanan fail, amacına büyük bir ihtimalle ulaşmaktadır. İşte silahın suçun işlenmesindeki bu başarı fonksiyonu, onun nitelikli hal olarak kabulünü gerektirmiştir.

Kişinin Kendisini Tanınmayacak Bir Hale Koyması Suretiyle İşlenmesi

    Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması, mağdurun savunma yeteneğini azaltmakta ve ayrıca failin tanınmasını ve teşhisini güçleştirmektedir. Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koymasından maksat, genellikle, kişinin tanınmasını önlemek, gerçekten kim olduğunu gizlemek amacıyla dış görünüşünü değiştirmesidir. Fail bunu takma sakal, bıyık kullanarak ya da peruk takarak, yüzüne makyaj yaparak, yüzünü boyayarak ya da maske veya çorap geçirerek yapabilir. Failin bu fiili yağma suçunu işlemeye başlamadan önce ve mağdura karşı yapması gerekir. Bu nedenle failin suçun icrasına başladıktan yani gerçek yüzüyle mağdura gözüktükten sonra yüzünü gizlemesi halinde bu nitelikli hal uygulanmaz.

Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi

    Bu nitelikli hal, yağma suçunun iştirak halinde işlenmesini başlı başına cezayı artıran bir sebep olarak kabul etmektedir. Bunun nedeni, birden fazla kişinin mağdur üzerinde daha fazla korkutucu etki meydana getirmesidir. Bu durum mağdurun savunmasını zorlaştırmak suretiyle, suçun işlenmesini kolaylaştıracak ve dolayısıyla faillerin başarı şansını arttıracaktır. Bu nitelikli halin varlığı için yağma suçunu iki veya daha fazla kişinin müşterek fail (m. 37/1) sıfatıyla birlikte işlemesi gerekir. Dolayısıyla iştirak halinde işlenmekle birlikte, müşterek faillik ilişkisinin bulunmadığı, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olarak suça iştirak ettiği hallerde, bu nitelikli hal nedeniyle cezada artırma yapılmayacaktır.

Yol Kesmek Suretiyle ya da Konutta, İşyerinde veya Bunların Eklentilerinde İşlenmesi

    Yol kesmenin nitelikli hal olarak kabul edilmesinin sebebi, fiilin aynı zamanda seyahat özgürlüğünü de kısıtlamış olmasıdır. Yol, yalnızca halkın veya araçların geçmesi için yapılmış bir yeri değil, insanların geçeceği umulan her türlü yeri ifade eder. Tesadüfen yol üzerinde işlenen yağma suçunda bu nitelikli hal uygulanmaz.

    Bu bende göre yağmanın konut veya işyerinde ya da bunların eklentilerinde işlenmesi de suçun diğer bir nitelikli halini oluşturmaktadır. Bunun nedeni, kişilerin konut veya işyerlerinde yağma suçuna maruz kalmaları, fiilin aynı zamanda konut ve işyeri dokunulmazlığını ihlal etmesidir. Bu bentte geçen konut ve işyeri kavramlarını da TCK’nın 116. maddesinde düzenlenen konut dokunulmazlığını ihlal suçunun bir unsuru olan konut ve işyeri kavramlarıyla aynı anlam ve kapsamda anlamak gerekir.

    Yağma suçunun konut veya işyerinde işlenmesi halinde, ortada bir bileşik suç söz konusu olacağından, fail yalnızca 149. maddenin 1. fıkrasına göre cezalandırılacak, ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan (m.116) dolayı cezalandırılmayacaktır (m. 42).

Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi

    Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak bir durumda olması gerekir. Ancak bu durum, yağma suçunun unsurunu oluşturan cebir veya tehdidi algılayamayacak derecede olmamalıdır. Aksi takdirde suçun temel şekli oluşmayacaktır. İfade edelim ki mağdurun beden veya ruhsal olarak kendisini savunamayacak durumda bulunması, failin fiilinden kaynaklanmamalıdır.

Var Olan veya Var Sayılan Suç Örgütlerinin Oluşturdukları Korkutucu Güçten Yararlanılarak İşlenmesi

    Bu nitelikli halin varlığı için suç örgütünün fiilen var olması gerekmez. Önemli olan failin mağdurun direncini kırmada böyle bir örgütün gücünden yararlanmasıdır. Failin bir şekilde var olan veya var sayılan örgüt adına hareket ettiğini veya yaptığı eylemin arkasında bir örgütün bulunduğunu söylemesi yeterlidir. Fail tehdidini kuvvetlendirmek ve mağdurun beklenen mukavemetini daha kolay kırmak için böyle bir örgütün varlığını ima etse dahi, bu nitelikli hal gerçekleşir.

Suç Örgütüne Yarar Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi

    Suçun temel şekli bakımından maksat önemli olmamakla birlikte, yağmanın suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hal bakımından failin cebir veya tehditle bir malı suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla alması gerekir. Failin örgüt üyesi olup olmadığı ise önemli değildir. Bu nitelikli hal ile bir önceki hal bir arada bulunabilir. Failin bu maksatla yağma suçunu işlemesi yeterli olup, sağlanan menfaatin gerçekten suç örgütüne aktarılıp aktarılmadığı önemli değildir.

Gece Vakti İşlenmesi

    Güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi gece vaktini oluşturmaktadır (m. 6/1-e). Bu süre içerisinde yağma suçunun işlenmesi halinde ceza artırılacaktır.

    YAĞMA SUÇUNUN DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLERİ (M. 150) 

Bir Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağın Tahsili Amacıyla Suçun İşlenmesi

    Bu fıkra hükmünün uygulanabilmesi için failin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla cebir veya tehdide başvurması gerekmektedir. Failin alacağını tahsil edip etmemesi ise önemli değildir. Bu itibarla, ilk şart olarak, fail ile mağdur arasında hukuk düzeninin meşru gördüğü bir ilişkiden doğan alacak-borç ilişkisinin varlığı şarttır. Örneğin; bir kimse kumardan, fuhşa aracılık yapmaktan ve bahis oyunlarından doğan alacağını tahsil amacıyla cebir veya tehdide başvurduğunda bu hükümden yararlanamaz. İkinci olarak, fail bakımından alacak hakkı doğuran bu hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olması gerekir. Gerçek anlamda alacak-borç ilişkisine taraf olmayan bir kimsenin 150. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemeden yararlanması mümkün değildir. Üçüncü şart ise, failin böyle bir ilişkiden doğan alacağını tahsil etmek amacıyla bizzat cebir veya tehdide başvurmuş olmasıdır. Dolayısıyla bu hükümden ancak hukuken geçerli, gerçek bir alacak borç ilişkisinin tarafı olup da alacağını tahsil etmek amacıyla cebir veya tehdide başvuran kişiler yararlanabilir.

Suçun Konusunu Oluşturan Malın Değerinin Az Olması

    Yargıtay, bu hükmün uygulama alanını daraltmıştır. Yargıtay, malın değerinin azlığı konusunda yeni TCK’nın yürürlüğe girmesinin akabinde verdiği kararlarını geliştirerek, bu konuda objektif ve sübjektif esasların birlikte değerlendirildiği yeni bir kıstas getirmiştir. Yargıtay’a göre “5237 sayılı TCK’nin 150. maddesinin 2. fıkrasındaki ‘malın değerinin azlığı’ kavramının, 765 sayılı TCK’nın 522. maddesindeki ‘hafif’ ve ‘pek hafif’ ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlamak dışında benzerliği bulunmadığı, değerin azlığının 5237 sayılı yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, yasa koyucunun amacı ile suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle, daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinimi kadar, değer olarak da gerçekten az olan şeylerin alınması durumunda, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabilecektir.” 

    Malın değerinin objektif olarak az olup olmadığı suçun işlendiği zamana göre belirlenecektir. Şayet bu değer az olarak kabul edilir ve Yargıtay’ın kararında aranan diğer koşullar da gerçekleşirse, failin cezası üçte birden yarıya kadar indirilebilecektir. Hâkim bu sebeple cezada indirim yapıp yapmama konusunda takdir yetkisine sahiptir.

    SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

    Çok hareketli bir suç olan yağma suçu teşebbüse elverişlidir. Bu suçun icra hareketleri cebir veya tehdit hareketlerine doğrudan başvurulmasıyla başlar. Şayet fail cebir veya tehdide rağmen malı alamamışsa, suç teşebbüs aşamasında kalmış olur. Yağma suçu failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamamışsa, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre suçun cezasında indirime gidilecektir. (m. 35/2)

İŞTİRAK

    Yağma suçuna iştirak bir özellik göstermez. İştirake ilişkin genel kurallar (m. 37-41) bu suçta da uygulanır. Bununla birlikte, yağma suçunun çok hareketli bir suç olması nedeniyle bazı durumları ayrıca belirtmek gerekir. Sözgelimi suç ortaklarından birisi cebir veya tehdit kullanarak mağduru etkisiz hale getirse, diğer suç ortağı da mağdurun üzerindeki parayı alsa, her iki suç ortağı da suçun işlenişi üzerinde müşterek hâkimiyet kurduğu için yağma suçunun müşterek faili olurlar (m. 37/1). Buna karşılık farklı yönlerden hareket eden faillerin eylemi, bir yağmada toplanamaz.

İÇTİMA

    Yağma suçu, tehdit (m. 106), cebir kullanma (m. 108, 86) ve hırsızlık (m. 141) suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç (m. 42) olduğu için fail yağmayı oluşturan bu suçlardan dolayı ayrıca cezalandırılmaz; sadece yağma suçundan dolayı cezalandırılır. Şayet yağma suçunun unsurunu oluşturan cebir, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerini (m. 87) gerçekleştirmişse, bu durumda fail hem yağma suçundan, hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralamadan sorumlu olacak, yani gerçek içtima kuralları uygulanacaktır. (m. 149/2)

    Yağma suçunun zincirleme suç şeklinde işlenmesini yeni Kanunumuz kabul etmemiştir. Zincirleme suçu düzenleyen 43. maddenin 3. fıkrasında yağmanın da içinde bulunduğu bazı suçlarda, zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima kurallarının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden çok yağma suçu işlense dahi, fail her bir yağma suçundan dolayı ayrı ayrı cezalandırılacaktır.

ETKİN PİŞMANLIK

    Malın alınması tamamlanıncaya kadar fail suçu işlemekten gönüllü olarak vazgeçerse, örneğin cebir veya tehdide başvurduktan sonra malı almazsa, yağmaya teşebbüsten değil, tehdit veya kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılacaktır. (m. 36) Ancak mal alındıktan ve dolayısıyla suç tamamlandıktan sonra malın geri verilmesi halinde, sadece etkin pişmanlığa ilişkin hükümler uygulanır. (m. 168/3)

    TCK 168/3 hükmü gereği, suç tamamlandıktan sonra ancak kovuşturma başlamadan önce, failin ve iştirak edenlerin, pişman olup mağdurun tüm zararını aynen geri verme ya da tazmin suretiyle karşılaması halinde verilecek ceza yarısına kadar indirilir. 

    Soruşturma aşamasında yani henüz dava açılmamışken zararın giderilmesi halinde ½; kovuşturma aşamasında giderilmesi halinde ise, 1/3 oranında indirim söz konusu olacaktır.

    YAĞMA SUÇUNDA ŞİKÂYET VE ZAMANAŞIMI

    Yağma suçu şikâyete tabi suçlardan değildir. Savcılık suçun varlığını öğrendiği an, soruşturma açmakla ve gerekli delillerin varlığı halinde soruşturmayı kamu davasına çevirmekle yükümlüdür. Soruşturma açılması için kişinin şikâyeti aranmamakla birlikte, soruşturma yahut kovuşturma aşamasında şikâyetçi olmadığının belirtilmesi sürecin işlemesine engel değildir.

    Yağma suçunda zamanaşımı süresi 15 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 15 yıl içerisinde dava açılmaz ya da dava açılmış ancak sonlanmamış ise, zamanaşımının dolması nedeniyle dava hakkında düşme kararı verilecektir.

    YAĞMA SUÇUNUN CEZASI

    Yağma suçunun temel şekline ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırım, altı yıldan on yıla kadar hapis cezasıdır. (m. 148/1, 2) Suçun nitelikli unsurlarının gerçekleşmesi durumunda “fail hakkında on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (m. 149/1). Görüldüğü gibi, yağma suçunun yaptırımı olarak yalnızca hapis cezası öngörülmüştür. Şayet suçun konusunu oluşturan malın değeri az ise, faile verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilecektir. (m. 150/2) Yağma suçu, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmişse, fail tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılacaktır. (m. 150/1)







Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve özellikle reklam yasağına uygun şekilde tasarlanmıştır. ARIK HUKUK Web Sitesinin içinde yer alan tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup, bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konusu bilgilerin aktarılması ile hiçbir şekilde kullanıcılar ve web tarayıcıları ile ARIK HUKUK BÜROSU arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde, mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, ARIK HUKUK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır.  ARIK HUKUK BÜROSU, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.

Development By XZENSOFT.

arikhukukdanismanlik.com olarak websitemizde çeşitli çerezler(tanımlama verileri) kullanmaktayız.

Sitemiz sizlere daha iyi, hızlı ve güvenli bir deneyim sağlamak amacıyla kullanıcı faaliyetlerini kaydedip değerlendirmek için “cookie” (çerez) teknolojisini kullanır. Çerezler, web sunucusu tarafından tarayıcınız aracılığı ile bilgisayarınıza yerleştirilen küçük veri dosyalarıdır. Şirketimiz, bu teknolojiyle bireysel kullanıcıların sadece kendi istekleriyle vermiş oldukları bilgilerini, yalnızca kullanıcıya daha iyi hizmet verebilmek amacıyla kaydeder ve kullanır. Tarayıcınızdan çerez ayarlarını değiştirebilirsiniz. Ancak çerezleri engellemek bu sitede sunulan bazı hizmetlere ulaşamamanıza neden olabilir.

Sitemiz içerisinden etkileşime geçmiş olduğunuz formlar üzerinden gönderdiğiniz veriler sizinle iletişime geçmek dışında başka herhangi bir amaç için kullanılmamaktadır.

Okudum, Anladım