Haziran24

FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HUKUKU


Bir devlette etkin ve işleyen bir fikri sınai mülkiyet hukukundan bahsedebilmek için olması gereken 4 temel unsur: mevzuatın uluslararası ve çağdaş kıstaslara uygun olması, mevzuatı uygulayacak kurumsal (idari-yargısal) alt yapının olması, kamu farkındalığı ve toplumsal bilincin olması, hak sahiplerinin haklarını kendileri takip etmek için etkin işleyen bir meslek birliği sisteminin ve toplu hak yönetiminin olması gerekir. 

    Türkiye 1995’ten sonra küreselleşme ve beraberinde mevzuat uyum çalışmalarının hız kazanması ile Dünya Ticaret Örgütü’nün 1-c no.lu eki olan TRIPS (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi) imzalamıştır. Yine 1995’te Avrupa Birliği ile 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararını kabul ederek yürürlüğün son döneminde girmiştir. 

    Kurumsal alt yapının idari boyutuna gelince; telif haklarını koruma alanında Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak Telif Hakları Genel Müdürlüğü yer almaktadır. Sınai mülkiyet hakkını koruyan ayrı ve özel bir kuruluş olarak Türk Patent ve Marka Kurumu vardır. 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair Kanun’a ilişkin Tarım Bakanlığı’nda Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünde Tohumculuk ve Sertifikasyon Genel Müdürlüğü vardır. Adli altyapı bakımından ise, hedeflendiği üzere, hem hukuk hem de ceza alanında 20 civarında İhtisas Mahkemesi kurulmuştur. Bunlar Ankara, İstanbul (Çağlayan, Anadolu, Bakırköy) Adliyesinde bulunmaktadır. Bunların dışındaki yerlerde ise, 1 veya 3. no.lu asliye ceza ve asliye hukuk mahkemelerinde bu tür davalar görülmektedir. 

Bu tür davaların çok özellikli bir alan olduğundan uzman avukatlar eliyle yürütülmesi hak kaybına uğramamak açısından büyük önem arz etmektedir. 

TARİHÇE: 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 27. maddesi uyarınca, temel insan haklarından olan fikri hakların korunması Anayasamızın Sanatın ve Sanatçının Korunması başlıklı 64. maddesi gereğince, devletin görevidir. İlk Türk matbaasının 1727 yılında kurulmuş olması nedeni ile ülkemizde telif hakları alanındaki gelişmeler batı ülkelerinden yaklaşık 300 yıl gecikme ile başlayabilmiştir. Ülkemizde fikri haklara ilişkin ilk düzenleme, Osmanlı Döneminde Encümen-i Daniş Nizamnamesi ile yapılmıştır. 1857 tarihli Telif Nizamnamesi, 1870 tarihli Telif ve Tercüme Nizamnamesi, 1910 tarihli Hak ve Telif Kanunu, telif haklarına ilişkin düzenlemelerdir. 

Sınai haklar ile ilgili ilk yasal düzenlemeler ise 1871 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi, 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu’dur. Osmanlı Devleti Döneminde fikri haklar alanında başlatılan bu çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da artan bir ivmeyle devam ettirilmiş, uluslararası gelişmeler de gözetilerek mevcut fikri haklar sistemi oluşturulmuştur. Özellikle son yıllardaki teknolojik gelişmeler, fikri mülkiyet kapsamındaki ürünlere, hak sahibi olmayanlar tarafından ulaşılmasını ve bunların kullanımını ya da kopyalanmasını daha da kolaylaştırdığından bunlarla mücadele için uluslararası anlaşmaların ve örgütlenmelerin önemi daha fazla artmıştır. Ülkemizde fikri haklar mevzuatı, telif hakları ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin mevzuat olmak üzere iki ana unsurdan oluşmaktadır. Özellikle yayın hayatında orijinal eserlerin kopyalanarak ya da fotokopi olarak çoğaltılmak suretiyle gerçek değerlerinden çok daha ucuz fiyata satılması, eser sahibi kişilerin ticari kazanç itibariyle mağdur edilmesine ve başkasına ait emeğin sömürülmesine neden olmaktadır. Ayrıca akademik yayıncılıkla yaygınlaşan intihaller, eser sahipleri ve yayıncıların mağdur olmalarına neden olduğu gibi, kalitenin düşmesine de yol açmaktadır. Telif hakları ile ilgili ceza yaptırımları ile soruşturma ve kovuşturma yöntemleri 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 71, 72, 75 ve 76. maddelerinde düzenlenmiştir. Ayrıca 5846 sayılı Kanunun 81. maddesinde düzenlenen bandrol suçları da uygulamada önemli bir yere sahiptir. Yine 5846 sayılı Kanunun Ek 4, Ek 8 ve Ek 10. maddelerinde de cezai yaptırımlara yer verilmiştir. Sınai Mülkiyet Hakları ile ilgili düzenleme de 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda yapılmıştır. 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair Kanun da fikri haklar ile ilgili düzenlemeler içermektedir. Fikri hakların daha etkin biçimde korunabilmesi için yasal düzenlemeler yanında fikri haklar konusunda toplumun bilinçlendirilmesi, özellikle ilk ve orta öğretimde fikri hakların neler olduğu, bu haklara saygı duyulması gerektiği hususları öğrencilere anlatılmalıdır. 

GENEL OLARAK:

Genel hatlarıyla bahsedecek olur isek;

5846 sayılı Kanunun 71. maddesinde manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçuyla ilgili düzenleme vardır. 

Yine 72. maddede koruyucu programları etkisiz kılmaya yönelik hazırlık hareketleri vardır. 

Fikri mülkiyet suçlarında soruşturma ve kovuşturma yöntemleri 75. maddede düzenlenmiştir.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi 81. madde bandrol suçları yer almaktadır. 

Sınai mülkiyet suçları ile ilgili ise, SMK 30. madde “Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler” başlığı ile ceza yaptırımlarını içermektedir. 

Neyi Koruyoruz?

İki temel hak korunur. İlki, kültürel ve sanatsal yönü ağır basan telif haklarıdır ki, 5846 sayılı FSEK’da düzenlenmiştir. Buradaki haklar sınırlı sayıda (numerus clausus) düzenlenmiştir. Bunlar ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri, işleme ve derleme eserlerdir. Eser; sahibinin hususiyetini taşıyan işbu sayılan 5 grup türdeki ürünler şeklinde tanımlanabilir. Hem sahibinin hususiyetini taşıyan hem de işte bu 5 türden herhangi birine giren eserler hem özel hukuk hem de ceza hukuk kapsamında korunur. Burada korunan ilk unsur eser sahibidir. İkinci olarak eser sahibi ile bağlantılı, o eserle ilgili yatırım yapan ve emek veren hak sahipleri (fonogram yapımcıları, film yapımcıları, radyo ve TV yayıncıları, icracı ve sanatçı vs.) korunur.  

Öte yandan sınai mülkiyet hakları içerisinde ise, korunan temelde 7 hak grubu vardır. Bunlar; markalar, patentler, coğrafi işaretler, (endüstriyel) tasarımlar, entegre devre topografyalarına ait haklar, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı hakları, biyo-teknolojik kuruluşlar, ticari ad ve unvanlardır. 

Radyo ve TV yayıncılarının yayınları üzerindeki hakları, ceza hukuku açısından 5846 sayılı kanun kapsamında değil; temel olarak TCK m. 163/2 hükmündeki karşılıksız yararlanma kapsamında korunmaktadır. Ancak özel hukuk açısından 5846 sayılı kanun 71 vd. ceza maddeleri ile korunmaktadır. 

Bu yedi grup haktan yalnızca markalar, ceza hukuku kapsamında korunmakta, diğer türdeki haklar ise özel hukuk ile korunmaktadır. 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 SMK m. 30 ile markalar ile ilgili korumanın açıkça ceza hukuku kapsamında olacağı belirtilmiştir. Bunun yanında 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunması Hakkında Kanun kapsamında da cezai koruma ile ilgili hükümler vardır. 

Özel hukuk, ceza hukuku dışında kabahat bağlamında idare hukuku ile ilgili koruma, 5846 sayılı kanunun 81/7 maddesinde kısmi bir koruma olarak düzenlenmiştir. Bu maddede bandrolü alınmış olsa dahi yasal nüshalı bandrollü eserlerin (CD, kitap kopyası vs. gibi) bir kapalı mekân dışında yol, iskele, kaldırım, meydan, pazar gibi açık yerlerde satılması, kabahat olarak sayılmış ve Kabahatler Kanunu m. 38’e göre idari para cezası yaptırımına tabi tutulmuştur. 

Bilindiği üzere, haksız fiillerin ve sözleşmeye aykırılıkların yaptırımı tazminattır. Bu kapsamda özel hukuk bağlamında genel olarak üç tür koruma vardır. Bunlar tecavüzün meni, tecavüzün önlenmesi, tazminattır. 

Her haksız fiil suç değildir, ancak her suç haksız fiildir. Zira ceza hukuku teorisine göre, suçlar mutlak hukuka aykırılık teşkil eder iken; haksız fiiller nispi hukuka aykırılık teşkil eder. Ceza hukukunda tipiklik/kanunilik ilkesi varken özel hukukta haksız fiilde ise, böyle bir ilke olmadığından kıyas yapılabilir. Ceza hukukunda kıyas yapılamaz. Dolayısıyla ceza hukuku kapsamında koruma, özel hukuka göre daha dar kapsamlıdır. 

Ceza hukuku bağlamında etkileyen temel anlaşma, 1995 yılında taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerden Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS)’dır. Bu anlaşmanın sadece iki maddesi ceza hukuku ile ilgilidir. (41. ve 61. madde) 

41. madde: 

“Üyeler, ihlalleri önleyecek acil telafi yöntemleri ve daha başka ihlalleri caydırıcı telafi yöntemleri de dâhil olmak üzere, bu Anlaşma kapsamındaki fikri mülkiyet haklarının ihlal edilmesine karşı etkin önlemlerin alınmasına olanak sağlamak için, bu kısımda belirtilen uygulama usullerinin kendi yasalarında da yer almasını sağlayacaklardır. Bu usuller, yasal ticarete engel olmaktan kaçınılacak ve bu usullerin kötüye kullanılmasını önleyici koruma sağlanacak şekilde uygulanacaktır.

Fikri mülkiyet haklarının uygulanması ile ilgili usuller adil ve eşit olacaktır. Bu usuller gereğinden daha karmaşık veya masraflı olmayacak veya makul-olmayan zaman-sınırlarına veya haksız gecikmelere neden olmayacaktır.

Herhangi bir davanın esasına ilişkin kararlar tercihan yazılı ve gerekçeli olacaktır. Bu kararlar en azından davaya taraf olanlara gereksiz gecikmelere meydan vermeden iletilecektir. Davanın esasına ilişkin kararlar yalnızca, taraflara dinlenme fırsatının verildiği konulara ilişkin delillere dayalı olacaktır.

Davaya taraf olanlara, kesin idari kararların ve bir Üye’nin herhangi bir davanın önemi ile ilgili kazai hükümlerine tabi olarak, en azından davanın esasına ilişkin başlangıçtaki adli kararların yasal açıdan incelenmesi fırsatı tanınacaktır. Ancak, ceza davalarında beraat kararlarının incelenmesi için fırsat tanınması zorunlu bir yükümlük olmayacaktır.

Bu Kısmın, fikri mülkiyet haklarının uygulanması için, genelde yasaların uygulanması için tesis edilen adli sistemden ayrı bir adli sistemin oluşturulması için herhangi bir yükümlülük yaratmadığı gibi, Üyelerin genelde kendi yasalarını uygulamasını da etkilemediği anlaşılmaktadır. Bu kısımda yer alan hiçbir husus, fikri mülkiyet haklarının uygulanması ile genelde yasaların uygulanması arasında kaynak dağılımı ile ilgili herhangi bir yükümlülük yaratmamaktadır.”

61. madde:

“Üyeler en azından, ticari ölçekte bilerek marka sahtekârlığı veya telif hakkı korsanlığı halinde uygulanacak cezai usul ve cezaları hükme bağlayacaklardır. Uygulanabilecek telafi yöntemleri eşdeğer ağırlıktaki suçlara uygulanan ceza düzeyine uygun, yeterince caydırıcı nitelikte olan hapis ve/veya para cezalarını içerecektir. Uygun hallerde, uygulanabilecek telafi yöntemleri, ihlale neden olan malların ve suçun işlenmesinde esas olarak kullanılan malzeme ve aletlere el konmasını, bunlar üzerindeki hakkın kaybedilmesini ve bunların imha edilmesini de içerecektir. Üyeler fikri mülkiyet haklarının başka şekillerde ihlal edilmesi halinde ve özellikle bu ihlal suçu kasten ve ticari ölçekte işlendiğinde uygulanacak cezai usuller ve cezaları hükme bağlayabilirler.” 

    Keza Anayasa Mahkemesi kararlarında da fikri mülkiyet haklarının ihlalinin, tıpkı fiziki mülkiyet hakları (hırsızlık) gibi cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir. 

    Uygulamada bu hakların ihlalinde adli para cezası ile karşılaşılır iken, suçun mükerrir suç olması durumunda TCK m. 58/3 hükmü uyarınca, mükerrirlere özgü rejim ile zorunlu olarak hapis cezası uygulanacaktır. İşte ihlal durumundaki müeyyidelerde bu kurala uyulmaması, tarafı olduğumuz TRİPS Anlaşması’nın 61. maddesine aykırılık teşkil edecektir. 

    Türkiye’deki Koruma Düzeyi Fiili Olarak Ne Durumdadır? 

    Dünyada fikri mülkiyet haklarının sahada nasıl uygulandığı konusunda çalışmalar yapan teşkilat olarak Fikri Mülkiyet Hakları Birliği adında bir sivil toplum örgütü vardır. Bu birliğin 2005’ten beri 127 ülkedeki koruma düzeylerini incelemesi neticesinde, Türkiye’nin bu ülkeler arasında 56. sırada yer aldığı görülmektedir. İlk sıralarda ABD, Finlandiya, Japonya, İsveç, Almanya; son sırada ise Yemen bulunmaktadır. Bu sıralamaya bakıldığında, ülkelerin ekonomik ve sosyal bakımdan gelişmişlik düzeyleri ile fikri ve sınai mülkiyet haklarını koruma düzeyleri arasında doğru orantılı bir paralellik olduğu görülmektedir. 

    5846 sayılı kanun 1952 yılında yürürlüğe girdikten sonra ceza hukuku açısından 6 defa değişmiştir. Bu değişikliklere bakıldığında, cezaların sürekli arttığı, yani yaptırım seviyelerinin yükseldiği ve yeni suç tipleri ve türlerinin yer aldığı düzenlemelerin getirildiği görülmektedir. 

5846 sayılı kanundaki temel yaptırımlar, m. 71 vd. düzenlemiştir. 71. maddede manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçu, 81. maddede bandrol suçu yer almaktadır. 

71. madde:

“Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:

1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.

3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.

4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

6. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bu Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.” 

Birinci madde kapsamında yer alan çoğaltma; örneğin bir musiki eserin çoğaltılarak bir nüshasının yapılması ya da bir mimari eseri başka bir projede uygulanması demektir. İşleme; örneğin İngilizce bir eserin Türkçeye çevrilmesi ya da bir film türünün bir şiire çevrilmesi demektir. Bunların hepsini yapabilmek için eser sahibinin yazılı izninin alınması zorunludur. Aksi halde belirtilen yaptırımlarla karşılaşılır. 

Ancak her ne kadar kanunda yazılı izin olarak belirtilmiş ise de; uygulamada sözlü izin halinde suçta kast unsurunun kalktığı ve beraat edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. 

Örnek olarak musiki eserlerinin otel, bar, lokanta, market zincirleri gibi umuma açık yerlerde yayımlanması ya da yayılması durumunda özel hukuk müeyyidelerine tabi olarak hak sahibi; tecavüzün meni, tazminat vs. gibi talepler ile asliye hukuk mahkemelerine başvurabilir. Ancak ceza hukuku açısından eğer bu eserler umuma açık yerlerde radyo veya TV vasıtasıyla yayınlanıyorsa, suç teşkil etmeyecektir. Zira burada umuma açık mahal sahibi, yayın akışı içeriğini bilememekte ve bunun üzerinde tasarruf edememekte olduğundan kast söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla uygulamada yerleşik içtihatlar ile de bu kişilerin ceza hukuku açısından sorumlu olmayacağı kabul edilmiştir. Eğer bu eserler umuma açık yerlerde CD, kasetçalar veya bilgisayar gibi vasıtalarla yayınlandığı halde kast unsuru gerçekleştiğinden suç teşkil edecektir. 

5. bent hükmü ise, intihal suçunu konu edinir. Burada eser sahibi ile kamu yararı arasında bir denge gözetilmiştir. Uygulamada bu suçun ortaya çıkması halinde genellikle bilirkişi yardımından yararlanılır. 

5846 sayılı kanunun ek 4. maddesinde, içeriğin izinsiz olarak yayımlandığının bildirilmesi halinde, 3 gün içerisinde içeriğin kaldırılması gerektiği belirtilmektedir. Aksi halde cumhuriyet savcısı kanalıyla durum incelenir ve servis sağlayıcıdan hizmet içeriğin durdurulması istenir ve içerik sağlayıcı bu ihlali giderdiği takdirde tekrar hizmet vermeye başlar. Ancak buna rağmen ihlale devam edilirse, 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bunlar uygulamada çok rastlanılan bir sistem olmasa da bu hak mevcuttur.  

71. maddede belirtilen işbu suçlar, şikâyete bağlı suçlardır. Burada şikâyet süresi, hak sahibinin faili ve fiili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Bu altı ay içinde yine tevsik edici belgelerin de sunulması gereklidir. 

Bandrol suçlarına bakıldığında ise; 5846 sayılı kanunun 81. Maddesinde musiki ve sinema eserleri ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılmasının zorunlu olduğu öngörülmektedir. Dünyada bandrol uygulayan ülkeler; Portekiz, İspanya, İtalya ve Türkiye’dir. Eser sahibinin kendisinin de eseri üzerine bandrol yapıştırması zorunludur. Bu maddeye aykırı davranışlar ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Sahte bandrol üretme veya kullanma suçunda 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve adli para cezası söz konusudur. Bir başka eser için alınan bandrolün diğer bir esere tatbik edilmesi suçu da 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası vardır. 

81. madde:

“Musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur. Ayrıca, kolay kopyalanmaya müsait diğer eserlerin çoğaltılmış nüshalarına da eser veya hak sahibinin talebi üzerine bandrol yapıştırılması zorunludur. Bandroller, Bakanlıkça bastırılır ve satılır. Bakanlıkça belirlenen satış fiyatı üzerinden meslek birlikleri aracılığı ile de bandrol satışı yapılabilir.

Bandrol alınabilmesi için, bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunludur. Bakanlıkça tespit edilen diğer evrak ve belgelerle birlikte başvuru yapılır. Bakanlık, bu başvuru üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın on iş günü içinde bandrol vermek mecburiyetindedir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz.

Bandrol yapıştırılması zorunlu nüshaların tespit edilmesi ve çoğaltılmasına ilişkin materyalleri üreten veya bu materyallerin dolum ve çoğaltımını yapan yerler, bu maddede belirtilen taahhütnamenin bir kopyasını almak, saklamak ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmekle yükümlüdür.

Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bakanlık ile mülkî idare amirleri bandrollenmesi zorunlu olan nüshaların ve süreli olmayan yayınların, bandrollü olup olmadıklarını her zaman denetleyebilir. Gerekli görüldüğünde, mülkî idare amirleri resen veya Bakanlığın talebi ile bu denetimi gerçekleştirmek üzere illerde denetim komisyonu oluşturabilir. İhtiyaç hâlinde, bu komisyonlarda Bakanlık ve ilgili alan meslek birlikleri temsilcileri de görev alabilirler.

Bu denetimler sırasında bu Kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır.

Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.

Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve bin beş yüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bu Kanunda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”

Bandrol suçlarının birden fazla veya bir arada işlenmesi durumuna bakılacak olur ise; bu durumda en ağır olan cezadan hüküm verilir yani fikri içtima uygulanacaktır. Korunan hukuki yarar gereği, her suç ayrı ayrı cezalandırılmaz. 

Peki, 71. ve 81. Maddede Yer Alan Suçların Bir Arada İşlenmesi Durumunda Ne Olacak? 

Örneğin; bandrol suçuna aykırılık suçu ile manevi, mali ve bağlantılı haklara tecavüz suçu tek bir eylemle işlenirse, bu durumda kanun koyucu 71. maddeye göre ceza verileceğini, yani hapis veya adli para cezası verileceğini öngörmüştür. Uygulamada genellikle adli para cezası seçilerek cezada 1/3 oranında artırım yapılmaktadır. Oysaki şikâyet olmazsa daha ağır ceza bir ceza olan hapis cezası öngörülmüş durumdadır.  

Bandrol Suçlarında Nasıl Bir Kontrol Mekanizması Vardır?

Bu konuda il denetim komisyonları vardır. Örneğin İl Emniyet Teşkilatlarına bağlı Güvenlik Şube Müdürlükleri vardır. İl denetim komisyonları genellikle emniyet mensuplarından oluşur. İçerisinde maliye bakanlığı ve kültür bakanlığına bağlı personeller de yer alabilir. Bu personeller, sertifikasyona tabi yerlerde raflar üzerinde, kapalı olmayan yerlerde her türlü incelemeyi yapabilme yetkisine haizdir. Ancak burada raflar ve camekânlar dışında kapalı yerlere gelindiğinde arama yapılması halinde 5271 sayılı CMK hükümleri devreye girer. Yani Cumhuriyet Savcısından izin alınarak ona göre arama ve el koyma işlemi gerçekleştirilmek zorundadırlar. Aksi halde hukuka aykırı delil elde edilmiş olur ve bilindiği üzere bu hukuka aykırı delil geçersiz olur. 

Uygulamada en çok korsan kitap satışı ve musiki eserlerin özellikle web ortamında izinsiz olarak yayımlanması ile karşı karşıya kalınmaktadır.

*********************************************************************************************

SINAİ MÜLKİYET HAKLARI

Sınai mülkiyet hakları, önceden kanun hükmünde kararname ile korunuyordu, ancak 2008 yılında Anayasa Mahkemesi kararı ile suç ve cezaların KHK ile korunamayacağı, muhakkak kanuni olması gerektiği gerekçesiyle bu düzenleme iptal edilmiştir. Sonrasında ise, bu eksiklik düzeltilerek marka hakkı cezai anlamda korumaya kavuşturulmuştur.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile birtakım yenilikler getirilmiştir. Şöyle ki; kanun hükmünde kararnameler ile marka hakkının korunmasına katkı yapılmış, kanun hükmünde kararnameler ile düzenlenen farklı kanun hükmünde kararnameler tek bir çatı altında toplanmış, Patent Enstitüsü’nün adı, “Türk Patent ve Marka Kurumu” olarak değiştirilmiş, taklit markalı ürünlere hızlı imha prosedürü getirilmiş, ülkemizde ilk kez fikri mülkiyet akademisi kurulması öngörülmüş, noter onaylı muvafakatname ile bir markanın aynı mal ve hizmetler için bir başkası adına tescil edilebilmesi imkânı getirilmiş, markanın tescili sırasında, tanınmış markalar her türlü mal ve hizmet bakımından mutlak ret nedeni olmaktan çıkarılarak nispi ret sebebi haline getirilmiş, Türk Patent ve Markalar Kurumuna kullanılmayan markalar yönünden iptal yetkisi tanınmış, marka suçunun unsurlarını oluşturan seçimlik hareketler genişletilmiştir. 

Sınai Mülkiyet Hakları Neleri Kapsar?

Marka, coğrafi işaretler ve geleneksel yön adları, endüstriyel tasarım, patent ve faydalı model; sınai mülkiyet hakları kapsamına girmektedir. Cezai anlamda sadece marka hakkına tecavüz suçları konusundaki hükümler ile marka hakları korunmaktadır. 

Diğer kanunlar ile korunan sınai mülkiyet hakları ise, 5147 Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun ve 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair Kanun’da yer almaktadır. 

MARKA HAKKINA TECAVÜZ SUÇU

6769 sayılı kanunun 30. maddesinde marka hakkına tecavüz suçunun yaptırımı, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezasıdır. 

30. madde: 

“(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yetkisi olmadığı halde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye'de tescilli olması şarttır.

(6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

(7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlaması halinde hakkında cezaya hükmolunmaz.”

6769 sayılı kanunun Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller başlıklı 29. maddesinde, yalnızca cezai anlamda değil, hukuki anlamda da marka hakkına tecavüz eyleminin tanımı yapılmıştır. 

29. madde:

“Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:

a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. 

b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.

c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.

(2) 19uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def'i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.” 

Marka hakkına dair suçlar kapsamında uzlaştırma müessesi hükümlerinin uygulanması konusunda herhangi bir engel bulunmamaktadır. 

SUÇUN MADDİ UNSURLARI: 

Marka Olmalıdır. 

Uygulamada en çok karşılaştığımız hem hukuki hem cezai düzenlemeler ile koruma altına alınan sınai hak, marka hakkıdır. 6769 sayılı kanunun 4-33. maddeleri arasında düzenlenmiştir. 

TDK’da “marka; bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya ve benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” olarak tanımlanmıştır. 

6769 sayılı kanunun 4. maddesinde ise, “marka; bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajların biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir.” şeklinde tanımlanmıştır. 

Markanın ekonomik hayatta işletmeler ve tüketiciler yönünden birden çok işlevi bulunmaktadır. Kısaca; işletmelerin ticari gücünü ve satış karını artırması, tüketicilerin markaya güvenerek alacağı mal veya hizmete yönelik karar vermesini kolaylaştırması gibi sayılabilir. 

Marka Türkiye’de Tescilli Olmalıdır. 

Tecavüz, Kanundaki Şekli ve Suça Konu Eylem İle Yapılmalıdır.

Suçun Kanuni Unsurları Oluşmuş Olmalıdır. 

Marka hakkına tecavüz suçunun manevi unsuru ise, kasttır. Taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Yine suçun mağduru da, marka hakkına tecavüz edilen marka sahibi olan gerçek veya tüzel kişidir. Diğer yandan teşebbüs ve zincirleme hükümleri bu suç yönünden de uygulanabilecektir. 

    Fiziki ihlallerde şikâyet, suç yeri cumhuriyet savcılığına yapılmalıdır. Peki, internet ortamındaki ihlallerde suç yeri neresi olacaktır? Şikâyet nereye yapılacaktır? Örneğin internet sitelerinin serverları yurt dışında ise, yurt dışında işlenen suçtan bahsedilir. Dolayısıyla seçimlik ceza söz konusu olduğundan soruşturma yapılamaz. Mümkün olduğunca sitenin IP numaralarına erişilerek sitenin o adres üzerinden kullanıldığının kabulü gereklidir. 





NOT    : Bu makale, Kayseri Barosu’nun 14.03.2020 Tarihli Eğitim Seminerinden Faydalanılarak Yazılmıştır. 

 

Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve özellikle reklam yasağına uygun şekilde tasarlanmıştır. ARIK HUKUK Web Sitesinin içinde yer alan tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup, bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konusu bilgilerin aktarılması ile hiçbir şekilde kullanıcılar ve web tarayıcıları ile ARIK HUKUK BÜROSU arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde, mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, ARIK HUKUK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır.  ARIK HUKUK BÜROSU, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.

Development By XZENSOFT.

arikhukukdanismanlik.com olarak websitemizde çeşitli çerezler(tanımlama verileri) kullanmaktayız.

Sitemiz sizlere daha iyi, hızlı ve güvenli bir deneyim sağlamak amacıyla kullanıcı faaliyetlerini kaydedip değerlendirmek için “cookie” (çerez) teknolojisini kullanır. Çerezler, web sunucusu tarafından tarayıcınız aracılığı ile bilgisayarınıza yerleştirilen küçük veri dosyalarıdır. Şirketimiz, bu teknolojiyle bireysel kullanıcıların sadece kendi istekleriyle vermiş oldukları bilgilerini, yalnızca kullanıcıya daha iyi hizmet verebilmek amacıyla kaydeder ve kullanır. Tarayıcınızdan çerez ayarlarını değiştirebilirsiniz. Ancak çerezleri engellemek bu sitede sunulan bazı hizmetlere ulaşamamanıza neden olabilir.

Sitemiz içerisinden etkileşime geçmiş olduğunuz formlar üzerinden gönderdiğiniz veriler sizinle iletişime geçmek dışında başka herhangi bir amaç için kullanılmamaktadır.

Okudum, Anladım